İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Süt üreticisinin hevesi kursağında kaldı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, süt fiyatı konusunda açıklama yaptı.

Süt fiyatının nasıl belirlendiğini, süt fiyat oluşumunun geçmiş yıllardaki seyrini, süt üretim değer zincirini, bu zincirin halkalarının genel karakterini, fiyata karar veren mekanizmada yer alan aktörlerin kimler olduğunu, üreticiden tüketiciye süt ve süt ürünleri süreçlerini ve maliyetlerde yaşanan anormal yükselmeleri detaylı bir şekilde öğrenmeden süt konusunda analiz yapabilmenin mümkün olmadığını vurgulayan Bayraktar, “Bu gerçeğe rağmen, son zamanlarda bazı çevrelerce süt fiyatları hakkında yapılan tartışmalar ve eleştiriler üreticilerimizi derinden üzmektedir. Kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve vatandaşlarımıza gerçekleri duyurmak amacıyla Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak bazı bilgileri kamuoyuyla paylaşmamız gerektiğine inanıyoruz” dedi.

“Girdi fiyatları artarken süt fiyatı sabit kaldı”

“Çiğ süt fiyatı, 2018 yılından beri enflasyon yükselecek endişesiyle bütün üyeleri Kamu tarafından oluşan ‘Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi’ tarafından belirleniyordu ama bu fiyat ‘Ulusal Süt Konseyi’ (USK) tarafından açıklanıyordu” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“2020 yılı Ocak-Aralık döneminde yem fiyatları yüzde 41,7 arttı. İşçilik, elektrik, mazot gibi her türlü girdiye zam yapıldı. Fakat üreticinin sattığı çiğ süt fiyatları bir yıl boyunca yani 12 ay süreyle sabitlendi.

2021 yılı Ocak-Temmuz ayları arasındaki süreçte ise üreticilerin en önemli girdisi olan yem fiyatları yüzde 25 arttı. Ancak buna rağmen çiğ süt fiyatları 6 ay süreyle brüt 2 lira 80 kuruş olarak sabitlendi.

Çiğ süt fiyatı, Temmuz-Aralık 2021 tarihleri arasında brüt 3 lira 20 kuruş olarak belirlendi. Aynı dönemde yem fiyatları yüzde 48 oranında arttı.

Üreticiler de bunun üzerine; ‘bu düşük fiyatlara müdahale etmezseniz damızlık hayvanlar kesime gider, bunun sonucunda tüketiciler yüksek et ve süt ürünleri tüketmek zorunda kalır, üreticiler üretimi bırakır. Neticede dışa bağımlı bir ülke oluruz, kendi üreticilerinize verilmeyen paraları yabancı ülke üreticilerine vermek zorunda kalırsınız’ diyerek yetkilileri bu duruma müdahale etmeye davet etti.

Bu davete uyan Birliğimizin de içinde olduğu süt üretici örgütleri 24 Kasım 2021 tarihinde, ‘süt fiyatlarının neden artırılması gerektiği konusunda’ kamuoyuna ortak açıklama yaptı.

Süt üreticilerinin maliyetlerinin yüzde 60-65’ini yem oluşturuyor. Çiğ süte yapılan ve bazı çevreler tarafından ‘fahiş’ olarak nitelenen yüzde 47’lik zam, daha hayata bile geçmeden yani son 2 haftada süt yemi fiyatlarına yüzde 24,4 oranında zam yapıldı. Bu zamla birlikte ocak ayından beri yani yaklaşık bir yılda yapılan zam yüzde 93,4’e kadar yükseldi

Çiğ süte yapılan yüzde 47’lik zammın geri alınmasını gündeme getiren bazı çevrelere de ‘çiğ süt zammının hayata geçirileceği tarih olan 8 Aralık’tan önce, birçok market, mandıra ve süt işleyicisinin süt ve süt ürünleri fiyatlarına aşırı zam yaptığını’ da hatırlatmak isterim.”

“Bu artışlara kim dur diyecek,  üretici ve tüketicilerin zarar görmesine nasıl engel olacağız?”

“Birliğimizce üç marketin sanal mağazalarından derlediğimiz birçok markaya ait süt ve süt ürünlerinin 25 Kasım ile 16 Aralık 2021 tarihli fiyatlarına bakıldığında, beyaz peynirde yüzde 95’e varan oranlarda, kaşar peynirinde yüzde 62’ye varan oranlarda, günlük pastörize sütte yüzde 60’a varan oranlarda, yoğurtta yüzde 81’e varan oranlarda, tereyağında yüzde 117’ye varan oranlarda, uzun ömürlü UHT sütte ise yüzde 147’ye varan oranlarda fiyat artışları olduğu görülmektedir.

Bir yerlerde fahiş fiyat artışı arıyorsak önce sanayicilere ve marketlere bakmamız lazım. Bu artışlara kim dur diyecek,  üretici ve tüketicilerin zarar görmesine nasıl engel olacağız? Asıl buna kafa yormamız lazım.

Üretimi ayakta tutamazsak 2022 yılında et ve süt fiyatlarında çok daha fazla artış yaşanacaktır. İthalatında daha pahalı olduğu düşünüldüğünde tüketicilerimizin et ve süt ürünlerine kolayca ulaşması mümkün olmayacaktır. Üretimi desteklemezsek zor günler yaşayacağız. Bu sektörde stokçuluk artacaktır.”

“Süt üreticisi üretime devam edebilmek için bir litre süt sattığında bir buçuk kilo yem alabilmelidir”

“Bilim adamlarımız bir çiğ süt üreticisi bir litre süt sattığında 1,5 kilo yem alabilmelidir diyor. Buna ‘süt/yem paritesi’ (alım gücü) denilir. Yani sürdürülebilir bir süt hayvancılığı için ideal parite 1,5’tir” diyen TZOB Genel Başkanı açıklamasına şöyle devam etti:

“Üreticimiz eline geçen net fiyatla 2021 yılının ocak ayında 1,12 kilo yem alabildi. Parite kasım ayında 0,82’lere kadar düştü. Böyle düşük bir parite, damızlık hayvan kesimlerini hızlandırdı. Bu nedenle USK toplanarak çiğ süt fiyatını brüt 3 lira 20 kuruştan, brüt 4 lira 70 kuruşa çıkardı.

Fakat hammaddede yüzde 60 dışa bağımlı olduğumuz ve dolara bağlı olarak sürekli artan yem fiyatları o kadar fazla yükseldi ki, Konsey tarafından belirlenen 4 lira 70 kuruşluk brüt fiyat daha hayata geçmeden anlamını yitirdi. Üreticinin üretmeye devam etme hevesi kursağında kaldı.

Öte yandan yem sanayicileri dolar böyle arttıkça fiyat oluşturmakta zorlandıklarını, aldıkları malı aynı fiyattan yerine koyabilmek için yeme zam yapmak zorunda kaldıklarını, bu zamların daha da devam edebileceğinin uyarısında bulundu.

USK’nın belirlediği 4 lira 70 kuruş brüt fiyattır. Üreticinin eline toplama, soğutma, borsa tescil ücretleri gibi masraflar çıkıldıktan sonra yaklaşık 4 lira 40 kuruş ile 4 lira 50 kuruş arası bir fiyat geçecektir.

Süt yeminin aralık ayı itibariyle 4 lira 60 kuruş olduğunu düşünecek olursak süt/yem paritesi 0,96-0,97 seviyesinde olacaktır. Yani üreticilerimiz 1,5 paritenin çok altında bir pariteyle karşı karşıya kalacaktır.

29 Kasım 2021 tarihinde belirlenen ve 8 Aralık 2021 tarihinden sonra yürürlüğe giren çiğ süt fiyatı, yıllardan sonra ilk defa Ulusal Süt Konseyi’nde, üretici, kamu ve sanayici temsilcileri tarafından belirlendi.

Üstelik açıklanan fiyata, henüz belirlenmemiş asgari ücret zammı da eklenmedi. Fiyat tamamıyla maliyetler dikkate alınıp, pazarlık yapılarak belirlendi.”

“Süt üreticisinin ya aldığı yem fiyatları düşürülmeli ya da sattığı süt fiyatları artırılmalıdır”

Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin ve üreticilerin sürekli olarak süt konusunda yapmış olduğu uyarıları ise şöyle sıraladı:

“Sanayide içme sütü, yoğurt, peynir gibi süt ürünlerine dönüştürülerek sofralarımıza gelen çiğ süt, günün 24 saati yoğun emek sarf eden üreticilerimiz tarafından bin bir zorluklarla üretilmektedir.

Süt üreticisinin sürekli artan yem başta olmak üzere diğer masraflarına karşılık sattığı süt fiyatının sabitlenmesi ekonominin kurallarıyla bağdaşan bir durum değildir.

Süt üreticisinin ya aldığı yem fiyatları düşürülmeli ya da sattığı süt fiyatları artırılmalı, bu da 1,5 pariteyle sağlanmalıdır. Bu sağlanmazsa damızlık hayvanlar kasaba gidecek, tüketiciler üretilemeyen süt nedeniyle çok yüksek fiyatlardan süt ve süt ürünleri yiyecek, ithal süttozu ile süt ürünlerini tüketmek zorunda kalacaktır. Döviz kurunun sürekli yükseldiği düşünülecek olursa, ithal ürünlerin de ucuza alınamayacağı aşikardır.

Sürecin bir diğer hazin tarafı ise; süt hayvanları kesilince, besilik hayvan da üretilemeyecek, bu durumda da tüketicinin gündemini fahiş kırmızı et fiyatları işgal edecektir.”

“Tarım bir milli güvenlik meselesidir”

“2008 yılında da benzer sorunları yaşadık ve ülke olarak canlı hayvan ve et ithalatına 9,2 milyar dolar harcadık” hatırlatması yapan Bayraktar, “Bugün gelinen noktada bu ürünlere o dönemdeki kadar kolayca ulaşamayacağımız aşikardır. Çünkü döviz kuru sürekli artıyor, ülkeler arz güvencesini sağlamak için stoklayıcı bir politika izliyor. Neticede cebimde param var dediğimizde bile o ürünü alamayabiliriz” dedi.

Bayraktar, “Tarım bir milli güvenlik meselesidir. Üretimi canlı tutmalı, üreticileri memnun etmeli, üretimde sürdürülebilirlik için üreticilere her türlü desteği vermeliyiz” diyerek açıklamasını bitirdi.