İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Deli Muhbir ve Gazeteciler

Birkaç gün önce ” Deli Muhbir ne diyor” başlıklı bir yazı kaleme alarak alışıla gelmiş açılamaların ve suskunluğun toplumun gözünde bir kıymeti harbiye sinin olmadığına dikkat çekmek istemiştim.
“Toplum 10 bin  dolar alan siyasetçiyi, para karşılığı arabuluculuk ve kirli ilişkiler içinde yer alan gazetecileri; Deli Çavuş, Deli … bilmem ne gibi sosyal medya hesaplarından öğrendi.”
Benim bu cümlede vermek istediğim mesajı bazıları anladı, bazıları ise anlamadı.
Gün geçmedi ki Cem Küçük ve Sedat Peker arasında cereyan eden bir polemik, basın tarihinde görülmemiş bir ifşaya sebebiyet verdi. Yine sosyal medya üzerinden gerçekleşti. Sosyal medya yıkıldı, ülke gündemi benim tabirimle garip bir video skandalı ile çalkalandı.
Yerel gündemde de benzer bir durum ile karşı karşıyayız. Bazı isimler yazıp çiziyor fakat konunun muhataplarından çıt yok. Cemiyetten çıt yok. Hatta bu iddiaların üzerine Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek cemiyeti ziyaret bile etti. Böcek’in verdiği fotoğraflara bakacak olursak keyifler yerinde gibi görünüyor.
Cemiyetle ilk ve son temasım İdris Özyol ‘un cemiyetten atıldığı dönemde oldu. Her ne kadar tulum meselesinden ötürü İdris Özyol benden pek haz almasa da o dönem cemiyetten atılışı ile ilgili bir yazı yazarak cemiyeti ve cemiyetin tutumunu eleştirmiştim.
Bu yazı üzerine Başkan Mevlüt Yeni beni arayarak; yaşananlara dair bir açıklama yapmış, eleştirilerin bir kısmını kabul etmiş bir kısmını ise bildiğiniz gibi değil diyerek savunmuştu. Sonrasında Beni ve yayın organımı cemiyete üye olmaya davet etmişti. Tabi Başkanın bu davetini cemiyetin tüm koşullarını hatta fazlası var eksiği yok taşıyor olmamıza rağmen nazik bir dille geçiştirmiştim.
Bu olumsuz tavrımın ise asıl sebebi internet yayın organlarının akreditasyonunu sağlayacak komisyon üyelerinden biri idi. O dönem bu ismin mi bulunduğu komisyon benim yayın kuruluşumu akredite edecek diyerek tebessüm etmiştim.
Gerçi hala aynı düşüncedeyim ama; Deli Muhbir ‘in geçen gün yazdıklarını “Tek bir gazeteci, tek bir Cemiyet üyesi, tek bir delikanlı, çamura bulanmamış tek bir cesur isim ve tek bir dilekçe yeter. 400 kişilik cemiyette bir tane yürekli adam yoksa da yapacak bir şey yok. Demek ki Antalya, soyulmayı hak ediyor der geçeriz.” sözlerini okuyunca keşke bugün üyesi olsaydım diye içimden geçirdim.
Şimdiye çoktan vermiştim o dilekçeyi…
Yanlış anlaşılmasın suçlamak için söylemiyorum, bu kadar şaibe ve iddialardan aklanma haklarına saygı duyduğum için söylüyorum. Çünkü Deli Muhbir ‘in iddiaları çok ciddi ve düşündürücüdür.
Gerçektir demiyorum ama insanlarda acaba mı diye bıraktığı soru işareti bile muhataplarının itibarlarını yerle yaksan etmiştir.
Bu neden ile üyesi olmasam da konuyu araştırıyor, sorup soruşturuyorum. Konunun muhatabı bazı kurumlar ve yetkilileri ile görüştüm. Bazı isimler geri dönüş yaptı fakat biri geri dönüş yapmadı. Cenazesi varmış, konuya vakıf değilim öğrenip döneceğim dedi.
Şimdilik bekliyorum bakalım…
Beklediğim sadece o mu; hayır değil! Deli Muhbir ‘in de neler yazacağını bekliyorum. Yazılanlar karşısında muhataplarının, Cemiyetin ve üyelerinin ne yapacağını da bekliyorum. Sadece ben değil, Antalya kamuoyu da bekliyor…
Belki bana düşmez ama Sedat Simavi ‘nin  şu sözleri hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum;
“Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma.”Yani demem o ki bu töhmet altında kalacağınıza kırın o kalemleri!