Turkuvaz Medya Grubu tarafından düzenlenen Türkiye Tarım Zirvesi’nde Türkiye’nin en stratejik sektörlerinden biri olan tarımdaki son gelişmeler ve sektörün geleceği için birçok önemli konu ele alındı. T.C. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’yla gerçekleştirilen özel oturumundan sonra zirve, ‘Tarımda Üretim, Planlama ve Arz Güvenliği’ paneliyle devam etti. Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürü Osman Yıldız, Tarım ve Orman Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Mustafa Alpaslan, Ulusal Hububat Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Taşpınar ve TÜSEDAD Yönetim Kurulu Başkanı Sencer Solakoğlu’nun katıldığı panelde, arz güvenliğinden markalaşmanın önemine kadar pek çok konu masaya yatırıldı.
Sabah Gazetesi Yazarı Feride Cem’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen panelde konuşan Tarım ve Orman Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürü Osman Yıldız, iklim krizine karşı planlı yol almak gerektiğinin altını çizdi. Bakanlık olarak 5 eksen üzerinde faaliyetlerini sürdürdüklerini belirten Yıldız, “Verimlilik, kalite, yatırım ve sürdürülebilirlik. Bu eksenlerin bir arada işlemesi gerekiyor. Üretim planlamasını da bu eksende yaptık. 5 Nisan’da çok önemli mevzuat düzenlemelerine girdik. Bunlardan biri tanesi üretim planlamasıydı, diğeri kayıttı. Verinizin olmadığı şeyi takip etmeniz mümkün değil. Bir diğeri sözleşmeli üretimdi. İşlenmeyen arazilerin izlenebilir hale gelmesiydi” dedi. TÜİK’le yaptıkları çalışmayla tarım envanterini ortaya çıkardıklarını belirten Yıldız, “3 milyon üreticimizin envanter olacak bilgilerini TÜİK’e teslim edeceğiz. Tarım sayımı üretim planlama için önemli. Önemli olan riski tanımlamanın ve krizi iyi bir şekilde yönetmenin çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu nedenle belirlediğimiz risklere karşı eylem planımızı hazırlayıp kamuoyuyla paylaşacağız. İllerde teknik komiteler kurduklarını belirten Yıldız, 1 Eylül 2024 itibarıyla bitkisel ve hayvansal üretim açısından planlama sürecini hayata geçirmiş olacaklarını vurguladı.
Arz güvenliği risklerine karşı hazırlıklıyız
Tarım ve Orman Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Mustafa Alpaslan da, “Kuraklık, taşkın, sel gibi olumsuz etkilerini hissettiğimiz iklim değişikliği, Rusya Ukrayna arasındaki savaş, tedarik zincirlerinde kırılmaya neden olan salgın hastalıklar sonucu ülkelerin tarım gıda ürünlerinde daha korumacı politikalar izlemeye başladığını biliyoruz. Bu kapsamda ülkemizde arz güvenliğini tehlikeye sokabilecek beklenmedik durumlara hazırlıklı olabilecek çalışmalarımız vardı daha da hızlandırdık” dedi. Strateji geliştirme başkanlığı bünyesinin altında arz güvenliği birimini kurduklarını belirten Alpaslan, “Pek çok stratejik ürünün takibini yapıyoruz. Radarlarımız sürekli açık. Genellikle AB üyelik sürecimizin bir parçası olarak oradaki gelişmeleri çok daha yakından takip ediyoruz. AB, geçen yıl gıda güvenliği krizlerine hazırlıklı olmak için bir mekanizma kurdu. Biz de hemen üyelik için başvurumuzu yaptık. Dün de Brüksel’de en üst düzeyde sayın bakanımız talebimizi iletti. Bu konuda da gelişme bekliyoruz” diye konuştu. Alpaslan, şöyle devam etti: “Arz güvenliği konusunda ise gıda arz güvensizliği diyeyim… Son yıllarda karşıdan esen rüzgâr ülkemiz için bu sene daha da sert esti, bir deprem yaşadık. Deprem bölgesi bize ne ifade ediyor anlatayım: Tarımsal hasılatımızın yüzde 15’i, tarım arazilerimizin yüzde 17’sine tekabül ediyor. Sulanan alanlarımızın yüzde 14’ü, büyükbaş hayvan varlığımızın yüzde 13’ü, küçükbaşın yüzde 18’i oradaydı. Toplamda 34 milyar TL civarında bir kaybımız var. Bu alanda uzman, sahayı bilen, davranışsal ekonomi anlamında iyi insanlarla istişare kurulu oluşturduk, tasarladığımız sistemi test edeceğiz, kendimizi hazır hissedince sahaya gireceğiz.”
Yağmuru çok iyi kullanmamız lazım
Ulusal Hububat Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Özkan Taşpınar da 2024 yılı üretimine ilişkin, şu bilgileri paylaştı: “Şu anda Türkiye genelinde yüzde 80 buğday ekimi gerçekleştirildi. Güneydoğu ve Akdeniz bölgesi ocak ayına kadar ekim yapabilir. Suyu çok iyi kullanabilmemiz lazım, yağmuru çok iyi kullanabilmemiz lazım. Bunun için toprakta organik madde birikmiş olması lazım. Organik maddenin toprakta buluşturulması için tabii ki bakanlığımız belirli tedbirleri aldı, destekleri verdi. Hem yeşil gübreleme hem hayvansal gübrelemeyi yapanlara destekler verdi. Organik maddelemenin mutlaka artırılması gerekir ki yağışla buğdayı daha fazla elde edebilelim. Ülke dışına çıkan birçok suyumuz var, denizlere boşu boşuna akan çok suyumuz var. Bu suların sulanamayan bölgeye döndürülmesi gerekiyor. Sulanamayan alanlarımızın mutlaka sulandırılması lazım. Üretimi yapabilmemiz için bu tür argümanların kullanılması lazım. Sonunda tabii ki markalaşmamızı yapacağız.”
Çiftçinin en büyük gideri kira
TÜSEDAD Yönetim Kurulu Başkanı Sencer Solakoğlu ise, markalaşmaya ilişkin şöyle konuştu: “Bizim potansiyelimizin yarısı bile olmayan ülkeler bizden çok daha yüksek gelirler elde edebiliyor. İtalyanlar markalaşma konusunda muazzamlar. Bugünkü tarımı ve çiftçiyi de kalkındıracak şey bu katma değer olacaktır. Standardizasyon olmadığı zaman markalaşma olamaz. Bizim kadar girişimci bir ülke tanımıyorum. Bunu yaptığımız zaman, markalaştığımız zaman 1 liraya ihraç ettiğimiz şeyi 5 liraya ihraç edeceğiz. Bizim Antep mutfağını Antep mutfağı olarak, Adana mutfağını Adana mutfağı olarak tanıtmamız lazım. Katma değerli satabilmek için bu markalaşmayı yapıyoruz. Türk tarımında çok atlanılan bir konu var. Sulu ovalarımızdaki arazi kiraları Fransa şampanya bölgesiyle eşdeğer. Oradaki köpüklü şarap muazzam katma değer kazanıyor. Bugün Karacabey ovasında aynı kirayı verip mısır üreteceksiniz ve rekabetçi olacaksınız. Çok zor. Bir çiftçinin en büyük gideri kira. Pahalı gıdanın en temel masrafı da bu. Buraya da el atılması gerektiğini düşünüyorum. Gençlerin bu işe girmemesinin en önemli sebeplerinden biri de bu. Çukurova’da bir dönüm araziye 300 bin vereceksiniz, aklı selim kimse bu işe girmez.”
60 dönümde topraksız tarım
Panelin hemen ardından Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce de, bir sunum gerçekleştirdi. Yüce, “Eğer bugün biz dünya ile yarışmak istiyorsak, muhasır medeniyetler seviyesini aşmak istiyorsak evvela şu an küskün olduğumuz toprakla barışmak zorundayız” dedi. Ülkemizde tarımsal faaliyetlerde atak yapıldığını, gıda güvenliği, gıda arzı, planlı üretim ve planlı tüketimde çok büyük bir çalışma yapıldığını belirten Yüce, Sakarya’daki projelerine ilişkin şu bilgileri verdi: “Sakarya’da 6 bin dönüm arazide hem tıbbi hem aromatik hem bitkisel hem de hayvansal üretim merkezlerini kurduk. 3 bin dönümlük tıbbi ve aromatik bitkiler merkezimizdeki ürettiğimiz 20 çeşit ürün tamamen Avrupa’ya gidiyor. Almanlarla alım garantili sözleşme yaptık. Topraksız tarımda 30 dönümü kapalı alan ve 30 dönümü işletme binaları olan bir alanı hayata geçirdik, fabrika burası artık. Açık arazide tarım yapmak her geçen gün riskli hale geldi. Tamamen laboratuvar gibi en lezzetli ve organik ürünleri burada yetiştirebiliyoruz. Bu modeli Hollanda’dan aldım. Bir uygulamalı tarım merkezimiz var. Meyve çiftliğimiz var. Yanına da tarım lisesi kurduk. Ve bu liseye kayıt olanlara burs vermeyi planlıyoruz. Şu anda kenevir yetiştirmek için bir hazırlığımız var. Ayrıca istiridye mantarı çiftliği kurduk. Damızlık manda çiftliğimizde 160 tane mandamız var. Mozzarella peyniri yapmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Safran üretim çiftliğimiz var. Ayrıca salep üretimi gerçekleştiriyoruz. Bir dönümden 300-400 bin lira gelir elde ediyoruz. Bir projemiz de solucan gübresi ve bu alanda ihracatta yapıyoruz. Meraları ıslah ediyoruz ve yüzde 100 verimli hale getiriyoruz. Fidancılık projemizle 300 dönüm arazi üzerinde iç ve dış mekân süs bitkisi yetiştiriyoruz.”
Üretici desteği 785 milyon Euro’ya çıktı
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkanı Dr. Ahmet Abdullah Antalyalı da, zirve kapsamında çeşitli değerlendirmelerde bulundu. Yaptıkları çalışmaların kırsal alanda ekonominin çeşitlendirilmesini desteklediğini belirten Antalyalı, projelerini şöyle anlattı: “Özellikle üretimde sürdürülebilirlik ve verimliliğin artırılmasına özen gösteriyoruz. Dijitalleşme önceliklerimiz arasında yer alırken, iklim değişikliği ve onların etkilerinin azaltılması, çevre ve doğal kaynakların artırılması için çalışıyoruz. Ülkemizde göç önemli bir problem, köylerden şehir merkezlerine doğudan batıya, büyük şehirlere ciddi bir göç var. Kurum olarak yaptığımız bu çalışmalarla insanları doğdukları yerde doyar hale getirmeye çalışıyoruz. 2011’den bugüne 25 bin proje uyguladık. 1,8 milyar Euroluk hibe desteği verdik. 3,5 milyar Euroluk yatırım yaptık. Devletimiz 265 bin kişiye iş imkânı sağladı. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye aktarmış olduğu mali yardımları 42 ilde uyguladık. Brüksel’den geliyoruz. Programımızı 81 ilde 2024’ün ilk çeyreğinde yetiştireceğiz. Ayrıca desteklerimizi 785 milyon Euro’ya çıkarmış durumdayız. İstanbul da bu destekten yararlanacak. Bu yatırımlarda öncelikle inşaat işleri, makine alımı, hizmet alımını da destekliyoruz. Danışmanlık bedelini de karşılıyoruz. Yüzde 75’e kadar hibe desteği veriyoruz. Bu yatırımlarda ciddi bir vergi muafiyeti var. Birincil üretimi destekliyoruz. Süt, besi, kanatlı hayvancılığı destekliyoruz. Gıda sanayiini destekliyoruz. Çiftlik faaliyetleri hakkında çok farklı desteklerimiz var. Hayvancılık yatırımlarında şu anda 150 büyükbaşa kadar süt ineğinde, 800 küçükbaşa kadar da koyunlarda yüzde 60-70 hibe desteği veriyoruz. 40 yaş altı gençlere de yüzde 5 ilave desteğimiz var. 500 bin Euro’ya kadar destek veriyoruz. Ülke genelinde bugüne kadar kesimhaneleri destekledik. Yaptığımız işlemlerle modernizasyonu artırıyoruz. Çiftlik faaliyetlerimizin çeşitlendirilmesini destekliyoruz. Arıcılıkta aklınıza gelecek her şeyi destekliyoruz, kovan yapımını dahi destekliyoruz. 6.500’e yakın kadın girişimcimiz var, bunlar 50 bine yakın istihdam sağladılar. Özellikle biz burada AB standartlarında üretim yapıyoruz.”