İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Narenciye Ağaçlarımızı Kesiyorsak, Bir Yerlerde Ciddi Bir Hata Yapmışız

Türkiye’de tarım sektörü, hem üreticilerin hem de tüketicilerin haklarını korumak için çeşitli konseyler tarafından yönetilmektedir. Bu konseyler, süt, et ve turunçgil gibi önemli ürünlerin fiyatlarını, kalitesini ve istikrarını belirlemek için kamu ve özel sektör arasında işbirliği yapmaktadır. Ancak bu konseylerin yetkileri ve etkinlikleri arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar, üreticilerin ve tüketicilerin karşılaştığı sorunlara da yansımaktadır.

Örneğin, Ulusal Süt Konseyi, çiğ süt alım fiyatını 13 lira 50 kuruş olarak belirlemiştir. Bu fiyat, üretim maliyetlerini karşılamaktan uzak olsa da, süt üreticilerinin en azından bir kısmını korumaya çalışan bir girişimdir. Bu fiyatlandırmada, enflasyonu kontrol altında tutmak isteyen siyasi iradenin de etkisi olduğu bilinmektedir. Benzer şekilde, Ulusal Kırmızı Et Üreticileri Konseyi de, küçükbaş ve büyükbaş kesim fiyatlarını açıklayarak, sektörün gelişimine, üreticinin desteklenmesine ve tüketicinin kaliteli, sağlıklı ve güvenilir et tüketmesine katkıda bulunmaktadır. Bu konseyler, süt ve et fiyatlarında belirleyici rol oynamaktadır.

Ancak, turunçgil konusunda durum farklıdır. Türkiye, dünyada önemli bir turunçgil üreticisi ve ihracatçısıdır. Turunçgil, Cumhuriyetin ilk yıllarında, devletin kurduğu İskenderun demir çelikten, Kayseri Sümerbank iplik fabrikasına, Aliağa rafineri gibi büyük fabrikaların borçlarını ödemek için ürettiği ve ihraç ettiği bir üründür. Bu ürünlerin yönetimi için Ulusal Turunçgil Konseyi kurulmuştur. Bu konseyin amacı da, diğer konseyler gibi, üreticiyi korumak, üretimin sürekliliğini sağlamak ve tüketicinin ihtiyaçlarını karşılamaktır. Fakat bu konseyin üretici fiyatlarına müdahale etme yetkisi yoktur. Bu da, turunçgil üreticilerinin, piyasa koşullarına göre savunmasız kalmasına neden olmaktadır.

Turunçgil sektörünün son yıllarda yaşadığı sorunlar, bu durumu açıkça göstermektedir. Türkiye’de turunçgil üretimi, 2022 yılında 4 milyon 710 bin ton iken, 2023 yılında 7 milyon 877 bin tona yükselmiştir. Bu, rekor bir artıştır. Ancak, ihracat rakamları, 2022 yılında 1 milyon 924 bin ton iken, 2023 yılında 1 milyon 485 bin tona düşmüştür. Bu da, %25’lik bir azalıştır. Bu durum, hem üreticilerin hem de ihracatçıların zarar etmesine yol açmıştır. Hatta bazı üreticiler, toplama masraflarını karşılayamadıkları için, ağaçlarını sökmek zorunda kalmışlardır.

Bu sorunların nedenleri arasında, dünya narenciye pazarındaki rekabet, kuraklık, hastalık, kalite düşüklüğü, pazarlama eksikliği, iç tüketim azlığı ve sanayileşme yetersizliği sayılabilir. Bu sorunların çözümü için, Ulusal Turunçgil Konseyi’nin, fiyatları belirlemede diğer konseyler gibi söz sahibi olması gerekmektedir. Ayrıca, Ticaret Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, ihracatçılar ve üreticiler arasında, daha etkin bir işbirliği ve koordinasyon sağlanmalıdır. Turunçgil ürünlerinin, hem iç hem de dış pazarlarda, daha fazla talep görmesi için, çeşitli projeler ve kampanyalar düzenlenmelidir. Turunçgil sanayisinin, daha ileri teknoloji ve yenilikçilik ile geliştirilmesi için, yatırım ve destekler artırılmalıdır. Bu şekilde, turunçgil sektörü, hem üreticilerin hem de tüketicilerin haklarını koruyan, hem de ülke ekonomisine katkıda bulunan bir sektör haline gelebilir.

Hangi bakanlığın yetkilileriyle görüşsek, bu konularda bir çalışmaların yapıldığını belirtiyorlar. Doğru olabilir ama bugün geldiğimiz noktada biz narenciye ağaçlarımızı kesiyorsak, bir yerlerde ciddi bir hata yapmışız demektir. Hatayı kısmen de olsa telafi etmek için, Mersin’den gazeteci dostum Fatih Alkar, hayatını, alternatif çözümlerden biri olarak, limon ve limonatanın, Mersin markası olması için adadı. Bugün kestiğimiz bahçeler, gelecek yıl ekonomimizi sarsar! Bir narenciye bahçesinin de verime ulaşması için, en az 6-7 yıla ihtiyacı vardır.

1986 yılında, bir gecede oluşan don sebebiyle, 6 yıllık narenciye bahçesini kaybetmiş bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak söylüyorum o dönem Tarsim’de yoktu. Ziraat bankası, dikim sırasında kullandığımız krediyi ödememizi isteyince, ne var ne yok satıp ödemiş, üretimden çekilmiştik.

Tarımın planlamasından, üreticisine, sanayisine, iç tüketiminden ihracatına, her noktanın iyi bir şekilde gözden geçirilmesi gerekmektedir. Bu konuda da tek sorumlu, Tarım ve Orman Bakanlığı değildir. Diğer bakanlıklara da sorumluluk düşmektedir. Bu bir zincirdir ve zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür.