Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan hazırlanmakta olan Hayvan Hakları Yasa tasarı için, “Veteriner hekim olarak bize öğretilen tedavi et, yaşat. Uyutmak için değil kısırlaştırılmak için bütçe kullanılmalıdır. Sosyalleşmiş köpekler uyutulduğunda onların yerini ormandakiler dolduracaktır. Olayın bu aşamaya gelmesinde herkesin payı var. Yerel yönetimler görevlerini yapmadı, bakanlıklar denetlemedi, hayvan severler kurallara uymadı” uyarısında bulundu.
Haber-Röportaj: Nilay Akgün
Hazırlanmakta olan Hayvan Hakları yasa tasarısındaki; sokak köpeklerinin belediyeler tarafından toplanıp barınaklara götürülmesi, 30 gün içinde sahiplenilmeyenlerin uyutulması maddesi hayvan severlerin tepkisine neden oldu.
“Meslek odalarımızdan görüş istenmedi”
Türk Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan ötenazi olarak adlandırılan hayvanların ağrısız-acısız şekilde öldürülmesi ile ilgili maddenin gerçekten tasarı da olup olmadığı yönünde bir bilgiye sahip olmadıklarını söyledi. Arslan konuşmasına şöyle devam etti: “Gönül isterdi ki böylesine önemli bir tasarı gündeme geldiğinde meslek örgütü olarak meslek odalarımızın da katkısı istensin. Biz de edindiğimiz tecrübelerle katkı verelim, bu ülke için en doğrusunu yapmaya çalışalım. Uyutma yöntemi her açıdan uygulanamaz. Bu coğrafyada insanlar yıllardır hayvanlarla iç içe yaşıyor. Vicdanı olarak böyle bir şeyin kabul göreceğini düşünmüyorum. Ayrıca teknik olarak da uygulanamaz. Bunu yapan İngiltere, İtalya, Portekiz gibi ülkeler 60-70 yıl önce planlayarak, sayıları belirli bir noktada tutmuşlar. Bizim ülkemizde uyutmayı düşündükleri çok fazla sayıda köpek var. Popülasyon çok yüksek olduğu için bunu yapacak teknik, hekim, alan da yok. İstanbul’da yaklaşık 17-18 barınakta toplam 6-7 bin köpek bulunuyor. 30 gün beklenecek sahiplenenler gidecek, kalanlar uyutulacak. Bunu yapmaya kalktığınız takdirde zaten bu birkaç yılı alır. Dolayısıyla bir anlamı kalmaz. Bu zaman diliminde kısırlaştırma yapılıp, hayvanlar sokağa salınabilir. Hasta ve saldırgan olanlar barınakta rehabilite edilir. Canın tartışıldığı bir noktada ekonomik boyutun tartışılması hoş bir şey değil ama bu açıdan bakıldığında acısız öldürmenin maliyeti en az kısırlaştırmada hatta belki daha da fazla”
“Sosyalleşmiş köpeklerin yerini ormandan gelenler alır”
Bugün ister kısırlaştırmak için ister uyutmak için yakalanan hayvanların sokakta sosyalleşmiş, yumuşak huylu olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Arslan yetkililerin göz ardı ettiği önemli konulardan birini daha gündeme taşıdı. Toplumsallaşmış köpeklerin yerini ormandakiler alır! Arslan, sokak köpeklerin yakalanmasının daha kolay olduğunu belirterek, “Diğerlerinin yakalaması çok zor. Bu niye önemli? Yumuşak huylu olanları aldığınızda boşalan yere oraya en yakın olan diğer hayvanlar gelecek. Nereden gelecekler, ormandan. Aslında kaçan yakalanamayan, agresif hayvanlar. Ormanın içinden onları şehre çekmiş olacaksınız. Böylece hayvanlar yer değiştirmiş olacak. Belki de ormanda yaban hayatta bulaşıcı hastalığı alan hayvanlar toplum sağlığını ya da diğer hayvanları tehdit edecek. Ayrıca hayvan hakkında ilk sırada yaşam hakkı vardır. Biz veteriner hekimler beş yıl tedavi ve yaşatmak üzerine eğitim alıyoruz. Mesleğimizin profili son yıllarda çok değişti. Gençler veteriner fakültelerine yoğun ilgi gösteriyor. Kadın meslektaşlarımız çok sayıda arttı. Bu insanlara böyle bir uygulamayı yaptırtabilmek çok kolay değil. Siz iyileştirmek için bir eğitim alacaksınız, çalıştığınız kurumda mecbur bırakacak, öldüreceksiniz. Bu hekim açısından da çok travmatik olur. Ayrıca canlının en birinci hakkı yaşamaktır. Bu hak ihlal edilemez” dedi.
“Sokak hayvanları kavramını iyi ayırt etmek gerekir”
Çevre esnaf ve mahallenin sahiplendiği köpekler sahiplenilmemiş olmasa bile aslında bir anlamda sahiplenmiştir diyerek sözlerine devam eden Arslan, “Uluslararası otoriter mahallelinin sahiplendiği köpekleri başka bir sınıflamaya koyuyor. Bir anlamda sahipli hayvanlar. En büyük problem sokaklardaki hayvan sayısının bu noktaya gelmesi. Elbette bazen çok üzücü olaylarda yaşanıyor. Ancak toptancı yaklaşımla çözüm bulunamaz. Devlet ve toplumun alabileceği önlemler var. Yapılan araştırma sonuçları insanların yüzde 50’sinden fazlasının sahipli köpekler tarafından ısırıldığı yönünde. Bu bakımdan saldırgan, ısırma olasılığı ve fiziksel büyüklüğü olan hayvanların tasma-ağızlıkla dolaşması gerekir. Hayvanlar kendilerini riskte ve stres yaşadıklarında saldırır. Bu bilimsel açıklamadır. İnsan korktuğunda adrenalin hormonu salgılar. Köpekte koku kokusunda duyarlıdır, doğası gereği avcıdır. İnsanlara, çocuklara bunu anlatmak lazım. Hayvanlardan korkmamayı öğrenmeliyiz” şeklinde uyarıda bulundu.
“Belediyelerin sorumluluğu bu konuda daha fazla”
Arslan, “Önlemler için öncelikle Büyükşehir Daire Başkanlıkları, Veteriner İşleri Müdürlükleri açılarak kısırlaştırma önlemler alınmalıdır. Her belediye kendi bölgesine temizlerse tüm ülkeye bu yansır. Öte yandan belediyedeki meslektaşlarımızın görevlerini etkileyen bir sürü faktörler var. Olayın bu aşamaya gelmesin de herkesin payı var. Yerel yönetimler görevlerini yapmadı, bakanlıklar denetlemedi, hayvan severler kurallara uymadı. Veteriner hekimlerin yaptığı uygulamalara karıştılar. Üç gün sonra öleceği belli olan hayvanlara bile dokunmasına izin vermediler. Bilimden uzak fanatik yaklaşım oluştu. Sorun içinden çıkılmaz hale geldi. Belediyede çok fazla baskı altında çalışıyor. ‘Veteriner hekime al diyor, hayvan sever alamazsın diyor’ bir çarkın dişleri arasında görevini yapmaya çalışıyor. Veteriner hekimlerin kararlarına saygılı olunmasını, birbirimizi eğitmemiz, meslek örgütü ve fakültelerin buna kafa yorması gerekir. Ülkemizde kaç tane sokak hayvanı olduğu tam belli değil. 2, 4, 6 ya da 8-10 milyon bile denilen total sayı bilinmiyor öncelikle bunun hesaplanmalıdır. Konular afaki konuşuluyor. Bölgesel bazı genç akademisyenler yaptılar ama yeterli değil. Yerel yönetimler en tecrübeli olanlar, onlar güçlendirilmeli, özel klinikliklerden destek alınmalıdır. Dört bakanlık bir araya gelip bütçe oluşturuluyorsa özel veterinerlerden destek alınabilir. Bir araya gelip organizasyon yapalım. Uzun süreli proje ile çözüm aşamasına gidebilir” diyerek çözüm önerilerini açıkladı.
“Çılgınca mama dağıtımı yapılıyor”
Büyük sorunlardan bir tanesinin de çılgınca mama dağıtımı olduğuna dikkat çeken Arslan, “Herkes kendisine görev edinmiş. Sokaklarda mama dağıtıyor. Sayıya bakılmadan israf, çevre kirliliği. Ayrıca bölgeye daha fazla köpeğin gelmesine neden oluyoruz. Oraya fazla mama bırakılması o bölgeye daha fazla köpek gelmesi demektir. Bulaşıcı hastalıkların artmasıdır.
Hayvan sayısı nüfusun yüzde 10’u kadar hesaplanır. Burada gıda atıklarından yola çıkıp, hesap yapılır. Gıda atığının yüzde 10’u kadar hayvan beslenir. Ama bizde sürekli olarak mama ve besin dağıtımı var. Bu konuda istatistikleri altüst etmiş durumdayız. Bunu genel olarak gönüllüler belediyeye yardım yardım belediye dağıtım yapsın bir organizasyon olsun” dedi.
Sokak Hayvanları Sorununda Herkesin Suçu Var! yazısı ilk önce SağlıkveYaşamDergisi üzerinde ortaya çıktı.