Denizli’nin Çal ilçesi Aşağıseyit Mahallesi’nde 8 asrı aşkın zamandır düzenlenen ve UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’nde yer alan ‘Sudan Koyun Atlatma Yarışması ve Çoban Bayramı’ geleneğinin bu yıl 848’incisi düzenlendi.
Etkinliğin ilk gününde 200 köpeğin katılımıyla güzellik yarışması yapıldı. Çoban köpeklerinin boy gösterdiği yarışmanın ardından asırlardır gerçekleşen Yörük göçü temsili olarak yapıldı. Yörükler, yöresel kıyafetlerini giyerek koyunları, atları, eşekleri, at arabaları ile birlikte temsili göç etkinliğinde yerini aldı.
Etkinlikler, Büyük Menderes Nehri’nin kuraklık nedeniyle su seviyesi düşen ve bu nedenle etkinlik öncesi tankerlerle suyun taşındığı Aşağıseyit Mahallesinin Köprübaşı mevkisinde yapıldı.
Çal, Çivril, Baklan ve Bekilli ilçelerinden 39 çoban, “elci” adı verilen baş koyunlarla katıldıkları yarışmada, sürülerini nehirden geçirmek için kıyasıya mücadele etti. Çobanlar, yarışma alanında suya atlayarak sürünün önündeki “elci” koyunlara önderlik etti. Koyununun nehre girmesi ve karşı kıyıya ulaşması için çabalayan çobanlar, ıslıklar ve çıkardıkları seslerle hayvanları yönlendirmeye çalıştı. Bazı çobanlar, suya atlayarak arkalarından gelen koyunlarını kucaklayarak öptü.
Renkli görüntülere sahne olan etkinlik büyük beğeni topladı. Yarışmayı, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Tayland’ın Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Charkrienorrathip Sevikul ile diğer protokol üyeleri izledi.
Yarışmada birinciliği Arif Lahnaca elde ederken, Baran Hüyesin Kurca ikinci, İbrahim Kuzdere üçüncü oldu. Dereceye girenlere çeşitli ödüller verildi.
Çal Belediye Başkanı Fethi Akcan, kuraklık nedeniyle Menderes Nehri’nin yatağına taşıma su ile gölet oluşturduklarını ve 848 yıllık geleneği yaşatmanın mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.
Akcan, bu yıl koyunların yangın mağdurları için yarıştığını kaydederek, “Antalya ve Muğla’daki orman yangınlarından en çok çobanlar etkilendi. Özellikle köylerde, kırsal mahallelerde bulunan çobanlardan hayvanları telef olanlar oldu. Biz de çoban arkadaşlarımızın isteği üzerine bu yılki eğlencemizi iptal ettik. Burada harcayacağımız parayı orada mağdur olan Yörük ailelerine bağışlayacağız.” dedi.
Yarışmaya esin verdiğine inanılan Yörük efsanesine göre, Karakoyunlu aşiretinden bir çoban, Çal yöresine yerleşerek Oğuz beylerinden biri için çalışmaya başlar. Çoban ile beyin kızı birbirlerine âşık olur. Yörede çok sevilen çoban, beyden kızını ister. Ancak kızını vermek istemeyen bey, çobana gerçekleştirilmesinin imkânsız olduğunu düşündüğü bir görev verir. Bey, çobana kızıyla evlenebilmesi için ‘Koyunlara 3 gün boyunca tuz yedireceksin ve Büyük Menderes Nehri’nden su içirmeden karşıya geçireceksin’ der. Bu şartı kabul eden çoban, denildiği gibi koyunları su içirmeden karşıya geçirir. Çobanın istenileni başarmasına karşın bey, yine de kızını kendisine vermez. Kızının aşkından hastalanıp ölmesi üzerine bey tarafından kovulan çoban, ömrünü kaval çalarak dağlarda geçirir. Yöre halkı, bu aşktan etkilenerek her yıl sudan koyun geçirme yarışması düzenliyor. Hayvana sevgisini ortaya koyan yarışma, çobanlık konusunda dünyadaki ender organizasyonlar arasında gösteriliyor.