Türkiye’de 10 ilde meydana gelen deprem felaketinin yarattığı travma üzerine nasıl psikolojik ilk yardım uygulanabileceğini ve neler yapılması gerektiğini araştırdım. Elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaşacağım.
Travmaya erken psikolojik müdahaleden bahsetmeden önce ülke olarak yaşadığımız birlik ve beraberliğin insanlık adına çok umut verici olduğunu söylemek isterim.
Felaketin ilk anından itibaren hem sözlü hem de fiziki yardımda bulunan tüm ülkelere teşekkürlerimi sunuyorum.
Ayrıca yayıncılar ve influencerlar hem ülkemizde hem de dünyada çeşitli sosyal medya platformlarında yardım kampanyaları düzenlediler ve bu da gözlerimi yaşarttı.
İnsanların hiç tanımadıkları insanlara ve hayvanlara yardım etmek için kendi hayatlarını riske atmaları çok umut verici. Tüm insanların maruz kaldığı bu travmayı atlatmak için dayanışma içinde olmak, birbirimize destek olmak ve yardıma muhtaç olanlara ulaşmak gerekiyor.
Alfred Adler’e göre kişinin psikolojik güçlüklerin üstesinden gelebilmesi ya da zorluk yaşamaması için topluma iyi gelecek ve topluma faydalı olacak faaliyetlerde bulunması gerekir.
Profesyonel bir bakış açısıyla, psikologlar ve danışmanlar kendilerini diğer insanlara yardım etmeye adamış ve sevecen kişilerdir. Bu süreçte gördük ki muhataplarımız yayınlarda ve bölgelerde aktif olarak çalışmaya başladı.
Ve bu süreçler devam ediyor…
Peki travmada psikolojik ilk müdahale nasıl olmalıdır?Birincisi Maslow hiyerarşisinden de bildiğimiz gibi insan hayatta kalmalı, barınmalı, yemeli ve içmeli. Bu sorunlara çözümler bulunduktan sonra psikolojik ilk yardımdan söz edilebilir.
Travma yaşayan bir kişiye yapılacak en iyi psikolojik ilk yardım, yanında olduğunuzu hissettirmektir.
Bu erken aşamada terapi veya terapötik müdahale açısından henüz bir şey yapılamaz. Çünkü terapi süreci yani ilk şoku atlatmak ve yas sürecini yaşamak için uygun koşulların beklenmesi gerekir.
Bu noktada deprem gibi travmalar yaşayan insanlar için en faydalı şeyler yanlarında oturmak, paylaşmak istediklerini dinlemek, paylaştıklarına teşekkür etmek, birlikte çay kahve içmek, insan olarak bizler için önemli olduklarını hissettirmektir.
Burada önemli olan bir diğer nokta da belirli bir şeye yönlendirilmeden kendi durumuna göre hareket edilmesidir.
Psikolojik ilk yardımda asla yapılmaması gereken davranışlar şunlardır;
Yok sayan, önemsizleştiren cümleler kullanmak:
“Bak o kadar da kötü değil”“En azından, bitti ve geçmişte kaldı”“Daha kötü olabilirdi”Pollyanna olmayın:
“Şanslısın, iyi tarafından bak, hala hayattasın”Onlar adına konuşmayın:
“Nasıl hissettiğini biliyorum” Bilmiyorsun, kimsenin nasıl hissettiğini asla bilemeyiz. Herkes kendi acısını yaşar.“Üzülme”, “Kafana takma” gibi içi boş teselli cümleleri kullanmayın.Travma yaşayan kişi çok ağlıyorsa veya çok üzgünse ona dokunmayın ve onu durdurmaya çalışmayın. “Kendinizi hırpalamayın” gibi ifadeler kullanmayın.
Bu noktada zaten beklenen davranışlar bunlardır. Bu nedenle, bu reaksiyonları bastırmaya veya ortadan kaldırmaya çalışmaya gerek yoktur.
Travma sürecinde kişiye nasıl hissettiğini, herhangi bir yöntemle nasıl çözüldüğünü anlatmak hiç yardımcı olmuyor, aksine doğal iyileşme sürecini bozduğu için zarar veriyor. Yas sürecinden sonra başlanacak terapide bu bilgiler verilmelidir.
Terapi süreci genellikle yas sürecinden 2 ay sonra başlar. Yani psikolojik ilk yardım ve terapi süreci aynı şey değildir.
✭ ✮ ✯
Çocuklarda ise normal bir rutin oluşturmak önemlidir. Özellikle aile üyeleri veya arkadaşları hala hayattaysa onlarla yeniden bir araya getirilmelidir.
Bir çocuğa ebeveyninin veya kardeşinin öldüğünü nasıl söyleyebiliriz?Öncelikle ölümü anlatmak çok zor ama yapılması gereken bir şey. Çocuklar için çok duyduğumuz bir söz vardır: “psikolog anlatsın”. Hayır, bu tamamen yanlış.
Çocuğa ölüm haberi, sevdiği ve güvendiği biri tarafından yalnızken anlatılmalıdır. Ne zaman söyleneceği çocuğa bağlıdır.
Örneğin çocuk hastanede tedavi görürken ölüm haberini vermek çocuğun sağlığını tehdit etmektedir. Bu gibi durumlarda beklenmelidir.
Bahsetmek istediğim bir diğer konu da ayrışma.
Ayrışma denilen şey bir tür psikolojik anestezidir. Yani baş edemeyeceğimiz kadar yoğun duygular söz konusu olduğunda, bir tür “duyarsızlık” yaşarız.
Örneğin bir yakınını kaybetmiş bir kişi, cenazesi için sorunsuz bir şekilde yasal yollara başvurabilir ancak ne yaptığını, nasıl yaptığını hatırlamaz.
Travma durumunda Dissosiyatif bozukluk yaşamanız normaldir.
Kendinize “neden böyleyim”, “neden hiçbir şey hissetmiyorum” diye sormaktan kaçının. İnsan beyni inanılmaz bir mekanizmadır. Kişinin üstesinden gelemeyeceği şiddetli ağrı vb. durumu algılar ve sistemi kapatır.
Bunlar Dissosiyatif bayılmadır. Bu nedenle Dissosiyatif tepkilerden korkulmamalı, sadece kişi için güvenli bir alan yaratılmalıdır.
Son olarak, tüm dünyada bunun gibi sonuçları olan felaketlerin bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.
Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorum yaparak görüşlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.
Deprem, travma sonrası psikolojik müdahale
Daha fazla TürkiyeTürkiye kategorisinden daha fazla yazı »