MEVSİMLİK TARIM İŞÇİLERİNİN SORUNLARINA CORONAVİRÜS GİBİ GEÇİCİ BİR DURUM OLARAK BAKMAMALIYIZ: CORONA’LI GÜNLERİN SESSİZ ÇIĞLIĞI
İçişleri Bakanlığı tarafından 25.03.2020 tarihinde gelen tepkiler (-ki ben de çok yazdım, programlarda söyledim) üzerine olsa gerek 81 ilin Valiliğine “Kovid-19’la Mücadele Kapsamında Alınan Önlemler” diye bir genelge gönderdi. Bu genelge tarımsal üretim faaliyetlerinin başladığı ve arttığı bu dönemde işgücü sıkıntısı çekilmemesi için mevsimlik tarım işçilerine izin verilmesi ve virüs nedeniyle alınacak önlemleri içeriyor. Bu genelge insani olmaktan çok sadece tarımsal üretimi düşünen bir genelgedir. Konu sadece tarım işçilerinin çalışma yerlerine ulaşımı, çalışma yerlerinde yine sadece virüs için önlem alınmasını ve tarımsal üretimin aksamamasını içeriyor. Oysa 25 yıldan fazladır bu konuda çalışan ve Türkiye’nin her yerinde mevsimlik gezici ve geçici tarım işçilerinin sorunlarını çalışan bir araştırmacı akademisyen olarak, konuya sadece bugünler için bakmak eksik ve insani yaklaşımdan uzak bir politik yaklaşımdır. Çünkü, Türkiye’de yüzbinlerce yerli ve yabancı mevsimlik gezici-geçici tarım işçilerinin sorunları onyıllardır kronik hale gelmiş ve sadece bugün için değil her zaman için çözüm beklemektedir. Bundan hareketle konunun özü aşağıda yazdığım gibidir;
Her yıl Mart ayı sonunda-Nisan ayı başında Türkiye’de büyük bir işgücü göçü başlar. Bu, mevsimlik gezici tarım işçiliği hareketliliğidir. Yüz binlerce aile çoluk-çocuk yollara dökülür. Yılın 4-7 ayını ilkel koşullarda, birçok temel gereksinimden yoksun bir biçimde gidermek yoluyla hayat mücadelesine atılır. On yıllardır süregelen bu işgücü hareketliliğinin başrolünde çocuk işçiler var. Geleceğe hazırlanmak isteyen 7-17 yaş grubundaki çocuklar çocukluğunu ve gençliğini yaşamadan bu çalışma biçiminde olgunlaşır ve hayata başlıyorlar. İşte her şeyden önce bu çocuklar nedeniyle mevsimlik gezici-geçici tarım işçileri kaderleri ile, yalnızlıkları ile, sahipsizlikleri ile baş başa bırakılmamalıdır. Mevsimlik gezici ve geçici tarım işçiliği, emek yoğun tarım üretim sürecinde karşımıza çıkan bir istihdam türüdür. Tarihi 100 yıl öncesine giden bu istihdam türü tamamıyla enformel bir çalışma alanıdır. Bizim yaptığımız bilimsel çalışmalara göre ülkemizde en az 50 ile mevsimlik gezici ve geçici tarım işçiliğine rastlanmaktadır. Kendilerine özgü bir çalışma yasası olmayan mevsimlik tarım işçileri çalışmaya dayalı birçok evrensel haktan mahrumdurlar, daha doğrusu bu konuda varsa bilgilerden de yoksundurlar. Ne yazık ki Türkiye’de henüz mevsimlik tarım işçilerinin sayısına ilişkin resmi anlamda sağlıklı bir veri de bulunmamaktadır. Bu konuda yapılmış bazı araştırma bulgularına göre mevsimlik gezici ve geçici tarım işçisi sayısı 500.000-600.000 arasında değişmektedir. Enformel çalıştıkları ve de sayıları tam olarak bilinmemesi nedeniyle bu işçi grubu aynı zamanda sessizlerin sessizi kategorisinde olup adeta sorunları karşısında “sessiz çığlık” atmaktadır.
Son 10 yıldır bu işçilerin arasına bir de yabancı uyruklu tarım işçileri katılmıştır. Şu an için ülkemizde yüzbinlerce Suriyeli ve binlerce Afganistanlı tarım işçiliği vardır. Coronavirüs salgınının küresel düzeyde kol gezdiği bu dönemde yüzbinlerce mevsimlik tarım işçisi risk altındadır. Bu riskler çok boyutludur; çalışmaya giderlerse sağlık riski, virüs riski, iş bulabilme riski var. Çalışmaya gitmezlerse ekmek-aş bulma riski, gelir ve iş kaybetme riski, çocuklarının gelecek riski var. Tamamına yakını kayıt dışı ve sosyal güvenlikten yoksun çalışan ve yaşayan mevsimlik tarım işçileri ülkemizin en dezavantajlı gruplarının ön sıralarında gelmektedir. Çünkü bu nüfus; barınma koşulu, altyapı hizmetlerinden yoksunluk (elektrik, su, kanalizasyon, vd.), sağlık, çalışma koşulları, ücret koşulları, sağlıklı beslenme ve yemek yeme koşulları, sosyal güvenceden yoksun olmak, çocukların okulu yarıda bırakmaları, trafik ve iş kazaları, kadınların ev içi ve ev dışı rollerinin ağırlığı-zorluğu, sahipsizlik gibi nedenlerle özel bir ilgi alanını oluşturmaktadır. Bu nedenle kaderleri ile baş başa bırakılmamalıdır. Tarımsal üretim sezonunun başladığı bu günlerde hem gıda güvencesi ve hem de insan hakkı temelinde mevsimlik tarım işçilerine yönelik özel politika alanları geliştirilmek ve uygulanmak zorunluluğu vardır. Bunun için; bulundukları yerlerden başka illere çalışmaya gidecek yerli ve yabancı işçilere yönelik özel izinler, özel taşıma araçları, korunaklı ve sağlıklı ulaşım olanağı, gittikleri yerde insana yakışır yaşam, barınma ve iş ortamının mutlaka oluşturulması, rutin sağlık kontrollerinin yapılması, 15 yaşından küçük çocuklar için özel eğitim ve yaşam programlarının geliştirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. Burada en büyük sorumluluklar sırasıyla; tarım aracılarına, işverenlere, Ziraat Odalarına, yerel yönetimlere, mülki idarelere, sivil toplum kuruluşlarına ve işçilerin de bizzat kendilerine düşmektedir. Eğer mevsimlik tarım işçilerinden başka yerlere çalışmaya gitmeye olanağı olmayanlara ise; temel ihtiyaçlarının karşılanması, sosyal güvence ortamlarının sağlanması, çocukların dengeli beslenmeleri için gıda yardımı yapılması, gelir ve geçim kayıplarının en aza indirilmesi sosyal devlet gereği gereklilik göstermektedir. Bu hem insani ve hem de kamusal bir özel duyarlılık gerektirmektedir. Cronovirüs salgınının ve riskinin yoğun yaşandığı bu günlerde çığlıkları duyulmayan, sessizlerin sessizi diyebileceğimiz gezici ve geçici tarım işçileri için sorumluluk doğrudan veya dolaylı herkese düşmektedir. Gerekirse bu işçilerin sorunlarına müdahale için özel bir çağrı merkezi ve iletişim hattı da devreye konulmalı ve yoğun işçiliğin yaşandığı Adana, Hatay, Mersin, Konya, İzmir, Manisa, Antalya gibi illerde özel yardım masaları oluşturulmalıdır.