Şaşalı ışıltılı gibi görünse de büyük metropol kentlerde yaşamak öyle kolay değil. Üzerinize gelen binalar, yeşilin yerini almış asfaltlar, milyonlarca insanın sokaklara dökülmesiyle yayılan ses kirliliği ve daha birçok şey…
Son zamanlar gezegenimizde kaçınılmaz olan bunca olumsuzlukların içinde, Hindistan’ın Zoji La, ya da Bolivya’nın Yungas yollarına benzeyen, seyahat etmek için tercih edilmeyecek (maceraperestler hariç) ama eşsiz manzaralarıyla, insan yerleşimi olmayan, değdi doğrusu denilebilecek anılarımıza yeni bir tanede daha ekledik.
2100 rakımlı Muğla Seydikemer Çökek yaylasının tepesine çıkarken, doğanın o muhteşem mistik havasıyla şöyle bir afallıyorsunuz. Burası benim gezegenimde cennetten bir köşeyse, bizim yaşadığımız yer neresi deyip, bu muhteşem meralarda insanın çoban olası geliyor.
Bu değerlere Muğla Tarım orman İl Müdürü Barış Saylak, bir katkı sağlamak amacıyla mera ıslah projesi kapsamında, Valiliği, Bakanlığı ve Belediyeyi, hem de köylüyü ayağa kaldırmış. Evet insan yerleşim yeri olmayan bu yerlerin sahibi olan, peygamber meslekli 5 bini aşkın küçükbaşa bakan çobanlarımızın, daha insani şartlarda yaşamasını sağlamak ve çoban mesleğinin babadan oğula devam etmesi için, anlamlı bir projeye imza attığı gün biz de oradaydık. Eski adıyla çökek köyü (ki ben hala köy ismini tercih ediyorum) yeni adıyla Çökek Mahallesi’nde 10 konteyner ev çobanlara teslim edildi. Ayrıca Yörükler diyarı Muğla’nın yaylalarında Seydikemer Belediye Başkanı Önder Akdenizli de çobanlık mesleğinin yaşatılması için her türlü desteğin yapılacağını belirtti.
Barış müdürle gün boyu yaptığımız sohbetlerde çalışmaların ayrıntılarına biraz daha hakim olduk. Yurt dışından hayvan ithal ettiğimiz şu günlerde geçmişte yapılan “ormana küçükbaş hayvan girişinin yasaklanmasının” ne kadar yanlış bir karar olduğunu gördük. Orman köylüsünün geçimi için önemli bir kaynak olan küçükbaş hayvancılık, aslında et ithalatının da önüne geçecek çok önemli bir hamle. Anadolu yaylasında hayvancılıkta asıl üretim, küçükbaş üzerinden olması gerekir. Yem maliyetini de düşündüğümüzde, neden sadece büyükbaşa yöneldik sorusunu düşünmeden geçemiyor insan. Dağlarında hayvancılık, coğrafi işaret almış zeytin ve zeytinyağın da olduğu kadar, denizlerde de iddialı Muğla. Balıkçılıkta kıyı avcılığı ve yetiştiricilik dahil 1 milyar doları hedefliyor. Özellikle Seydikemer ilçesi, yetiştiricilikte marka haline gelmiş.
Ve belki de en önemli gördüğüm projelerden biri de 30 bini aşkın ilköğretim seviyesi öğrencilerine, tiyatro etkinliğiyle birlikte tarımda, gıda da suda düzgün kullanımı ve tasarrufu, onların anlayacağı bir dille ortaya konulmasıydı. Her bir öğrencinin de “Tarım Müfettişi” unvanıyla onurlandırılması, kendini görevli hissettirmesinin bir farkındalık oluşturduğunu düşünüyorum. Gençlerimizde farkındalık oluşturmak, zaten onlara ait dünyanın daha da yaşanılır olmasını sağlayacaktır.
Muğla, Anadolu’nun tarımda ve hayvancılıkta, aynı zamanda turizmde önemli potansiyele sahip bir ilimiz. Aslında her biri defalarca köşe yazılarına konu olacak işler. Hipokrat yemininin ilk Datça da olması bile önemli değil mi?
Sahip olduğumuz bu kadim değerleri, sahipsiz bırakmamalıyız ve söz sahibi insanların hedeflerinin olması önemli diye düşünüyorum. Ne kadar çok doğru yaparsak yanlışlar da o kadar azalır.