İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tarım ve Gıda da Yanlış Bilgilendirmeyi Gazeteciler Önler

Tarım ve Orman Bakanlığı Eğitim ve Yayın Dairesi Başkanı Dr. Bülent Kahraman Çolakoğlu’nun koordinasyonunda, Üniversiteler, ilgili kurum ve kuruluşlarla düzenlenen “Tarım Tarihi” ile konulu sempozyuma katıldık. Başarılı ve olması gereken bir çalışmaydı. Çünkü bir konuda tarihinizi bilmiyorsanız, atıp tutması daha kolay oluyor. Engel olmak lazım. Tebrik ediyorum hem kendisini hem de ekibi.

Akademisyenlerin yanında bir grup gazeteci olarak biz de davetli idik. Her gazeteci arkadaşın bir konusu vardı. Benim konum bilgi kirliliğiydi. Gerçi kirli bilgi tabirine itiraz geldi yanlış bilgi demek lazım dediler ama biz gazeteciler bazı şeylerin altını çizmek adına ironi yapmayı severiz. Yine de sağolsun ikaz eden. Kavramlardaki yanlışlık elbette önemli ama tarım sektöründe yıllardır hibrit tohum ne demek diye topluma anlatılamadıysa, önceliği biraz bunlara versek mi diyorum daha iyi olmaz mı?

Konuşmamda suya sabuna dokunmadan geçemedim. Biraz dokunalım ki, nerde bir yanlış varsa da temizlik olsun. Tabi bilgide temizliğin en önemli şartı, bakanlığın her konuda, başta gazeteciler olmak üzere hem üreticiyi hem de tüketiciyi çok iyi bilgilendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Siz yaptıklarınızı anlatamazsanız, yapmadıklarınızın ya da yapamadıklarınızın üzerinden daha çok konuşulursunuz.

Dünyada medya, üçüncü göz olarak tanımlanır. Bu tanımıyla, diğer bakanlıklarda olduğu gibi tarımda da bakanlık ve üretici-tüketici arasında köprü vazifesi gören bir araçtır. Tabi bu aracı doğru kullanan olduğu gibi, bırakılan boşluğu değerlendirerek, her türlü olumsuzluğu topluma yayan bir araç olarak kullanan bir kesim de mutlaka vardır ve olacaktır da. Bazı ürünlerde eksiklerine rağmen belli bir seviyeye gelmiş tohumculuk sektöründe hala dışa bağımlı diye konuşulması gibi.

Ancak siz, başta üretici olmak üzere tüketiciyi de bilinçlendiremezseniz, eğitemezseniz, bu olumsuzluk daha da büyür. Şöyle ki; Danimarka’da bir insan çiftçi olabilmesi için iki yıllık eğitimden geçmesi lazım. Eğer devletten destek kullanacaksa, altı ay ekstra bir eğitimden daha geçmek durumunda. Şimdi siz 2,5 yıl tarım eğitimi almış bir çiftçiyi yanlış yönlendirebilir misiniz? Algılarla yönetebilir misiniz? Çok zor. İşte ne yapılması gerekliliğini siz okurlarıma bırakıyorum.

Bakanlık olarak da tarım genelinde, bitkisel üretim ve hayvansal üretim özelinde yaptıklarınızın bilgilendirilmesini, üreticiye ve tüketiciye daha iyi anlatabilirseniz, işte o boşluklar daha da iyi dolacaktır. Örnek mi istiyorsunuz? Mesela, hala toplumda ata tohumu üzerinden spekülasyon yapılıyor! Sanki domatesin anavatanı Anadolu toprağıymış gibi! Ya da Kuraklık var aç kalacağız deniyor. Halbuki kuraklığa dayanıklı buğday 15 yıl önce Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) tarafından zaten üretilmiş! Hibrit tohum ne demek tüketici hala onu bilmiyor!  Yediği içtiği her şeye zehirli gözüyle bakıyor!

İlginçtir, tarım siyaset üstü olması gerekir deniyor ya, ama siyasiler bunu kendi eliyle pardon diliyle yıkıyor! Ona da mı örnek istiyorsunuz; benim annem 1978 yılında Çukurova’da, traktör kullanan ilk kadındı! Sağlıklı uzun ömrü olsun. Traktör ile ilgili konuşmayı söyledim “yazık” dedi. Hadi gel de bunu haber olarak yazma! “Demek ki daha önceden de traktör varmış”! Daha eski asıra gitmeye gerek yok. Klimalı otomatik vites traktör deseler anlayacağım.

Konuyu bilip bilmeyen herkes konuşmaya başlarsa tartışmalar bitmez. Bu ülkede herkes spor konuşur. Bu ülkede herkes siyaset konuşur. Ama bu ülkede herkes nasıl beyin cerrahının işine karışmıyor ve konuşmuyor ise, tarımı da bu kadar rahat konuşamaz olması gerekmiyor mu? Tarım da böylesine özel spesifik bir alan değil mi? Siz yemenize içmenize bakın. Bu alanı tarımcılara bırakın lütfen!

Bu durumdan eminim bakanlık bürokratları da çok rahatsızdır. Ancak özeleştiriyi siz yapamıyorsanız, bırakın gazeteciler yapsın. Siz onları doğru bilgilendirin ve boşluk bırakmayın.” Artıların arttığı yerde eksiler azalacaktır diyorum.”

Gazeteciler, yasama, yürütme, yargı, özel sektör, vatandaşlar ve bunların yaşadıkları ile ilgili gecesini gündüzüne katarak çalışan insanlar. O yüzden kamuoyunda bir yanlışlık olduğu düşüncesi oluşursa, bunu doğru bir şekilde sorgulamak, muhataplarıyla olayı ortaya koymak, yine gazeteciye düşmez mi? Tabi aynı zamanda bizlerde görevimizi yanlış yapmayalım da diyorum. Yoksa, damardan verilen mikrobun kan yoluyla vücudun en ayrıntı kısmına taşınması gibi, günümüz dijital mecrasında kirli bilgi en ücra noktalara kadar yayılır, sizde onu toparlamaya çalışırsınız!