Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 2024-2028 yılları arasında hayvancılık sektörü için hazırlanan 10 maddelik “Hayvancılık Yol Haritası”nı basın mensuplarıyla paylaştı. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşen toplantıda, Sayın Yumaklı, habercilerin, programcıların ve köşe yazarlarının sorularına samimi bir ortamda cevaplandırdı. Toplantıda, 2027 yılında hayvansal ürün ithalatının sona erdirilmesi, damızlık hayvanların sağlık ve verimlilik açısından iyileştirilmesi, sabah kuyruklarının ne zaman biteceği gibi birçok konu gündeme geldi. Sayın Yumaklı, tüm sorulara cevap vermeye çalıştı. Bu cevapları, son bir haftadır gazetelerde ve televizyonlarda izliyoruz.
Benim de toplantıda iki sorum vardı. Birincisi, Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) tek ithalatçı olarak, ithalat yaparken başka bir şirketle işbirliği yapma ihtimali. Sayın Yumaklı, bunun söz konusu olmadığını net bir şekilde ifade etti. Yerli üreticileri korumak için, ithal etin iç piyasada aynı fiyattan satılacağını belirtti. Böylece, kilo başına yaklaşık 2 dolar karın, ESK’ye kalacağını anladık.
İkinci sorum ise, günlük 20-25 kg süt veren hayvanların işletme giderleri için yeterli olmadığı, hayvan verimliliğinin en az 30-35 kg’a yükseltilmesi gerektiği yönündeydi. Sayın Yumaklı, bunun için TİGEM’in devreye gireceğini, özellikle kadın ve genç üreticilere, aile işletmelerine, yüksek verimli hayvanların dağıtılacağını söyledi. Bu hayvanların maliyetinin yüksek olduğunu hatırlatarak, bunun için bir destek sağlanıp sağlanmayacağını sordum. Sayın Yumaklı, bu konuda da üreticilere destek verileceğini açıkça belirtti.
Peki, bu destek için nereden kaynak bulunacaktı? Tarım yazarı Ziraat Mühendisi Gazi Kutlu’nun da dile getirdiği temel soruydu. Bakanlığın bütçesi mi artırılacaktı, yoksa mevcut desteklerden mi kesinti yapılacaktı?
Bazı yetkililerden aldığım bilgiye göre, ithalattaki 2 dolarlık fark, ESK ve TİGEM gibi kuruluşlarda kalmayacak, üreticilere damızlık hayvan alımında destek olarak aktarılacaktı. Bu durumda, ESK ve TİGEM’in kâr etmesi mi, yoksa üreticiye destek olması mı daha önemliydi? Kamu zararı dediğimiz bu konu birilerinin cebine değil, yeter ki üretici lehine olsun sorun yok!
Et fiyatlarına gelince, doların her gün arttığı, girdi maliyetlerinin hiç düşmediği bir ortamda, fiyatların sadece ette değil, tüm gıda ürünlerinde artmaya devam edeceğini tahmin etmek için, uzman olmaya gerek yok. Üstelik fırsatçıların da işin içine girdiğini düşünürsek, durum daha da vahim. Bazı büyük firmaların, spekülatif alımlarla piyasayı manipüle ettiği iddia ediliyor. Eğer böyle bir durum varsa, neden şikayet bekleniyor, neden müdahale edilmiyor? Milletin alım gücünün düştüğü bir zamanda, fahiş fiyatlarla alıp satanlar belli değil mi? Serbest piyasa, birilerinin zenginleştiği, birilerinin de ezildiği bir sistem mi olmalı? Konu ticaret olduğuna göre, sorunun çözüm yeri de belli değil mi?
Bu arada, Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, her sektör büyürken, tarım küçülmüş. TÜİK’in verileri bile, tarıma ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu göstermiyor mu? Oysa tarıma verilen her kuruşun, kat kat geri döndüğü biliniyor.
Sonuç olarak, ister kümülatif ister spekülatif diyelim, ama gerçek ortada. Üç yıl içinde ithalatı bitirmek mümkün mü, bilemiyorum. Ama bakanlığın, bu konuda hızlı ve etkili adımlar atması gerektiğini düşünüyorum. Bu dönemin, geçmişteki dönemler gibi heba olmasını istemiyorum. Cesur kararlar ve hamleler gerekiyor. Artık, 5-10 lira hesapları yapmayı bırakalım! Bir hafta sonra, mübarek ramazan ayı başlıyor ve et sorunu gündemden düşmüyor. Belki yemeyerek çözebiliriz, ama yerel seçimlere yaklaştığımız bu süreçte, bu sorun, çok insanın uykusunu kaçıracak!