İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Hazinenin anahtarını belimize takalım

Ne zamandır aklıma takılan konu, Mersin’deki biyoçeşitliliği ile dikkat çeken Morca Mağarasında 1276 metrede bilimsel araştırma yapan Amerikalı ve bir takım “mağara araştırmacısı!” insanların orada ne işlerinin olduğuydu? İnsanın aklına çok değişik senaryolar gelmiyor değil. Sen kalk dünyanın bir ucundan gel mağara dolaş!

Olaya farklı bir şekilde bakmak istedim. Türkiye, dünyanın ayrıldığı 36 flora aleminden üçünün kesiştiği noktasında yer alması, su kaynakları, farklı iklim tipleri itibari ile floristik açıdan dünyanın şanslı ülkeleri arasında yer almaktadır. Bu özellikleri ile dikkat çeken Türkiye’de, İngiliz botanikçi Peter H. Davis ve ekibi, 1965-1985 yılları arasında çalışmalar yapmıştı. Bu çalışmadan sonra, dünyanın her kesiminden ilgi gören bereketli toprak Anadolu’da, çalışmalar artmış ve bunun sonucunda, Türkiye’nin bitki çeşidi sayısında artışlar olmuştur. Ancak bu çalışmalar peşi sıra, özel bitkilerin hırsızlığını da getirmiştir. Geçmiş yıllarda yabancı bilim adamlarının endemik bitki hırsızlığı ve 25 yıl Türkiye’de çalışma yapmış ve ülkemizin gizli hazinelerini araştırıp, Avrupa’da, Afrika’da daha önce görmediği bitkilerin bir numunesini alıp, İngiltere laboratuvarlarında biriktiren Davis’in, İngiliz casusu olduğu ve Dışişleri Bakanlığı tarafından istenmeyen adam olup, Türkiye’ye girmesi yasaklandığı ve sonra birtakım girişimlerle yasağı kalkması yönündeki olaylara şahit olduk.

Yine BM Tarım ve Gıda örgütü FAO da Türkiye’de çeşitli projeler yapıyor. Anadolu coğrafyasının her karışını dolaşan bu insanlar yaptığı çalışmalarla bize ait olan bu hazineyi kendi istedikleri doğrultusunda kullanmalarına nasıl engel olabiliriz ki! Özellikle de tohum ıslahı çalışmalarında. Örneğin mercimeğin, buğdayın anavatanı Türkiye. Bu tohumlar bir şekilde bizim elimizden çıkmış ve farklı ülkeler bu ürünlerde söz sahibi olmuştur.

Son yıllarda Karadeniz turizminin oranlarına da baktığımızda % 100 artışla İsrail’in olduğunu söyleyebiliriz. Sizce tek sebep turizm olabilir mi?

 Bugüne geldiğimizde de Türkiye, Avrupa’nın tamamına yakın bir bitki çeşitliliğine sahip. Atatürk’ün “Türkiye’nin ekonomi modeli tarımdır”, dediği bu hazinelerimizin kontrolünü iyi yapmamız ve anahtarını elimizde tutmamız gerekiyor. Yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı şu dönemde de, belediyeleri yönetmeye talip olan insanların bu konularda da fikir ve proje üretmeleri gerektiğini düşünüyorum. Hazine değerindeki bu kıymetlerimiz, sadece merkezi hükümetin değil yerel yönetimlerin de sorumluluğundadır. Kırsaldaki mahalle-köy muhtarlarımıza bölgesine sahip çıkma da görev düşmektedir.

2023 yılında Türkiye’de 100 yılın depremi yaşanmıştır. Doğal habitatlar üzerine yapılan kentleşme sonucu yaşanan felaketle 10 binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Bunun bilinci ile şehirleşme, sanayileşme, tarımsal faaliyetler, su kaynaklarının kullanımı gibi çalışmaların, Türkiye florası için bir tehdit değil, tüm canlılara sorumluluk bilinci ile sahip çıkma yönünde olmalıdır.

Bugün dünyanın süper güç devletleri, sanayi, teknoloji, savunmada ilerlerken aslında en önemlisi olan tarımda, gıdada, bizim sahip olduğumuz kaynaklara erişememektedirler. Ve bunun çözümü olarak, farklı yöntemlerle bereketli topraklara sahip ülkelerin, kaynaklarına el koymaktadırlar. Unutmamak gerekir ki, “Dünya Ekonomi Çarkının” önemli dişlerinin kaynağı olan biyolojik çeşitlilik, sağlık, gıda, tarım, turizm, sanayi ve enerjiye kadar birçok kesimin önemli hammaddesidir.

Sahip olduğumuz bu doğal kaynakların bilincine varıp bilimin ışığında, dünyanın belli yerlerinde savaşlar varken, kendi içimizde bütünsellik ilkesiyle toprak anaya ve tüm canlılara vefa örneği gösterip uluslararası arenada söz sahibi olmaktır.

Hazine üzerinde oturan dilenciler gibi olmamamız lazım değil mi?