Ülkemizde, 10 Ocak 1846’da ilk Ziraat Mektebinin açılmasıyla başlayan Tarımsal Eğitim ve Öğretimin 176. yıldönümü kutlanırken konu ile ilgili bir açıklama yapan Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim SAĞLAM: “Bilindiği gibi Türkiye’de modern anlamda Tarımsal Eğitim ve Öğretim serüveni ilk defa Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 10 Ocak 1846 yılında İstanbul Yeşilköy’de Ayamama Çiftliğinde açılan Ziraat Mektebi ile başlamıştır. Sonrasında 1891 tarihinde, bugünkü anlamıyla yükseköğrenim sayılabilecek düzeydeki Bursa Ziraat Mektebi ile 1893 tarihinde de İstanbul Halkalı Ziraat Mektebi açılmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar faaliyetine devam eden bu okullardan Halkalı Ziraat Mektebinden mezun birçok genç, 1923 yılından itibaren yurt dışına öğretim ve modern araştırma yöntemlerini öğrenmeleri için gönderilmiştir. 1927 yılında Almanya’ya eğitim öğretime giden gençlerle oradan gelen hocaların oluşturduğu bir Bilim Kurulu, ülkemizin tarımsal durumunu incelemiş ve birçok önerinin yanında modern bir Zirai Yükseköğretimin açılmasını da önermiştir. Bu öneri üzerine 1927 yılında bir yasa çıkartılarak, çağdaş anlamda Tarımsal Yükseköğretimin temelleri atılmıştır.
Daha sonra Ankara’da Yüksek Ziraat Enstitüsü kurulmuş ve kurumun çok modern binaları ve laboratuvarları kısa zamanda tamamlanmış ve çağdaş anlamda Türkiye’nin ilk yükseköğretim kurulu olarak 30 Ekim 1933 yılında kapılarını açmıştır. 1946 tarihli Üniversiteler Yasası ve 1948 yılında çıkarılan Üniversiteler Ek Yasası ile bu Enstitü, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi haline gelmiştir. Sonrasında 1955 yılında Ege, 1957 yılında Atatürk, 1967 yılında Çukurova Ziraat Fakülteleri açılmış ve bunları bugün sayıları 40’ı bulan değişik isimlerde diğer ziraat fakülteleri izlemiştir.
Son yıllarda ülkeler arası mücadelenin enerji kaynakları alanından hızla çıkarak su ve gıda gibi temel besin kaynaklarına yöneldiği gözlemlenmektedir. Bu nedenle Ziraat Fakültelerinin öneminin gıda, tarım ve hayvancılık alanında nitelikli ve kaliteli işgücü talebinin karşılanmasına yönelik gereken çalışmalar önemini bir kat daha arttırmaktadır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de ‘Milli ekonominin temeli Ziraattır’ sözü ile tarım sektörünün ülke ekonomisindeki önemine ve katkısına daha ilk günlerden vurgu yapmıştır.
Günümüzde de tarım sektörü istihdam ve ihracat olanağı sağlama, üretim değeri oluşturma, gelir kaynağı ve endüstriye ham madde sağlama ve ulusal beslenmeye katkı sağlama gibi pek çok temel konuda dünyadaki stratejik önemini korumaya ve arttırmaya hızla devam etmektedir. Bu nedenle, küreselleşen dünyada gelişimini sürdüren tarım sektörünün dikkatle izlenmesi, desteklenmesi ve taşıdığı önem nedeniyle rekabet edebilirliğinin sağlanması gerekmektedir. Bu noktada tarım sektörünün ‘bilimsel bilgi temeline dayalı’ olması önem kazanmaktadır.
Samsun İlimiz, ülkemizin en çok tarımsal faaliyetin yapıldığı illerimiz arasındadır. İklim özellikleri, zengin ürün çeşitliliği ve kirlenmemiş temiz toprakları ile ilimizin güvenli gıda ihtiyacını karşılanmakta, hem de ülkemiz insanlarına daha kaliteli ve temiz gıda sağlama imkânına sahip bir il potansiyeli göstermektedir. İlimizin coğrafi ve toprak yapısı ile ekolojik özelliklerinden kaynaklanan ürün çeşitliliğinin yanı sıra, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerdeki değişim, su ürünleri ve balıkçılığa yapılan yatırımlar, her şeyden önemlisi yetişmiş işgücü bakımından yüksek potansiyele sahiptir.
Bizler, Pandemi şartlarında dahi bir taraftan tarımsal üretimimizi büyütürken, bir taraftan da tarımsal sanayimizin katma değeri yüksek üretim yapan içeriğe kavuşturmalıyız. Bu anlamda, tarımsal eğitimin niteliği ve kurumsal kültürü büyük önem taşımaktadır. Amaç, üretimi kaliteli kılmak ve daha az alanda büyük üretim gücü yakalayabilmek ve çiftçilerimizin gelir seviyesini daha da yükseltmektir.
Bu bağlamda geçmişten bugüne Türkiye’de tarımın gelişmesinde emeği, katkısı ve gayreti olan herkesle birlikte akademik camia ve diğer paydaşlara teşekkürü borç biliyorum.” dedi.